NATO Haftasını geride bıraktık.
İsveç ve Finlandiya'ya NATO yolu açıldı.
Türkiye siyaseten bir karara vardı ve bu geçişe izin verdi.
Elbette karşılıksız olan bir kabul ediş değil, bu.
DÖRTLÜ ZİRVE’DE TÜRKİYE’NİN ŞARTLARI VARDI
Şimdilik her şey kabul edilmiş gibi görünse de daha önce yaşadığımız tecrübelerden dolayı “sözlerinden geri dönme” potansiyelleri hala mevcut.
Amma velakin, bunun artık açıkça farkında olan Hükümet, “Geri adım atılırsa yaptırımlarımız olur” diyerek kararlı duruşunun altını çizmiş oldu.
Malum, Suriye’de Rusya ve Amerika “vardığımızı sandığımız” mutabakattan sıyrılmıştı.
Yani, bizi yarı yolda bırakmışlardı.
NEYDİ BU ŞARTLAR?
İsveç ile Finlandiya…
PKK ve FETÖ ile mücadelede bizimle tam bir işbirliği içinde olmaları gerekirken…
Tam tersine, bu terör örgütlerini kolladılar.
Şimdi, terörizmin tüm çeşitleri ve tezahürleriyle mücadelede bizimle birlikte olma taahhütleri var.
Terörle ilgili en önemli maddelerden biri de kendi ülkelerinde Türkiye'yi hedef alan propagandaların engellenmesi…
Bu da, onların geniş bir temizlikten sonra anayasal olarak yeni düzenlemelere gitmeleri demektir.
İşte bu sebepten diyorum, umarım yollarından dönmeye kalkmazlar.
Türkiye'nin İskandinavların NATO’ya girmelerine izin verme sürecindeki tek ve haklı direnci, sadece bu maddeler değildi…
Savunma sanayii konusundaki ambargoya ilişkin şartname de, Türkiye'nin istekleri arasındaki en güçlü maddelerindendi.
SÜPER GÜCÜN KARŞISINDA “HİPER OLMAK” DA VARMIŞ, NASİPTE...
Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'ya karşı olan vetosu henüz kalkmış değil, elbette.
Bu iki ülkenin üyeliklerinin, “NATO üyesi ülke parlamentolarından geçme süresi” bize sağlıklı bir zaman kazandıracak.
O zamana dek de…
İskandinavların üyelikleri, bizim vereceğimiz nihai karara yani TBMM’nin onayına bağlı…
İstediğimiz 73 ismin o zamana kadar iade edilmiş olması, bizim kadar onların da kazancı olacak!
Her ne kadar, bu şartnamelerinin arasına biraz Amerika hatırı girmiş olsa da…
NATO, sanki Türkiye için toplanmıştı.
Yunan Başbakanı Miçotakis ile görüş-memek çok önemliydi!
Onların Türkiye’ye karşı, “Amerika'yı geçecek hızda” silahlanmalarının yanı sıra…
Şimdi de, sosyal medya üzerinden Rafael uçak pilotlarının armaları konuşuluyor.
Görselleri de var.
Türkiye temalı armalarda kendi korkuları ve küçük beyinli kinayeler yer alıyor.
Onlar hayal kurarken, görmezden gelmek çok iyi oldu.
“Gözümüzün içine bakan ülkeler” ve Erdoğan’ın İngiliz Başbakan Boris Johnson’ın omzuna dokunarak samimi bir özgüven sergilemiş olması benim hoşuma gitti.
“Elleri birbirine dolanmış, söz söyleme hakkını elleriyle teslim etmiş” liderlerden sonra, bu kare on numaraydı.
Erdoğan'ın basın toplantısındaki bütün sorulara samimiyetle cevap vermesi de ayrıca bir duruştu.
BİR NATO DA, BÖYLE BİTTİ
Amerika'ya laf atmazsam eksik kalırım…
Biden, muhtemelen orada neler yaşandığını şimdilerde unutmuştur.
Danışmanları kâğıda yazıp hatırlatana kadar, gücümüzün keyfini çıkaralım!
Biden’ın Türkiye'ye satmak istediği F-16'lar konusunda umutlu konuşması, bana “tehditkâr” gibi geldi; bunu da eklemem lazım.
Zorunda mıyız, bilemedim...
GELDİK Mİ, MEMLEKETE...
Ee, tabi her şey öyle oradaki gibi güllük gülistanlık değil.
Ekonomi, zamlar ve asgari ücret!
Asgari ücrete “bir ay yetecek ölçüde” makul bir “zam” yapıldı.
Neden bu kadar az bir süre söyledim, hemen ekleyeyim...
Çünkü asgari ücretin açıklanacağını bizim gibi dört gözle bekleyen simsarların bizden “tek ve büyük bir farkı” var.
1-0 ÖNDELER...
Haksız zamlar için çoktan hazırlandılar ve önüne geçilmediği sürece “onların cebinin gülmesinden başka bir sonuç” göremeyeceğiz!
O sebeple bir kaç gün içerisinde kendini tolere edecek olan bu yüzde 25’lik zam oranı, ekseni etrafından haklılığını önümüzdeki Aralık ayına bırakacak.
Umarız…
İşverenlerin vicdanı, bu kez asgari ücretin bir tık üstü için çalışanların tecrübelerini ve emeklerini değerlendirmeye yeter.
İÇİMDEN GELDİ
İyi olmak zor değil…
Gökyüzüne bakın, her şey gönlünüzce olsun...